MügeVe... Anlayamama Çabası

 Hayatın içinde pek çok an, bizi içe dönük olmaya zorlar. Fakat bu içe kapanma, dışarıdan bakan gözler için genellikle yanlış anlaşılır. İyi insanlar, kırıldıkça ve incindikçe kendilerini daha çok iç dünyalarına hapsederler. Dostoyevski'nin de belirttiği gibi, insanlar birini çözemediklerinde ön yargılarına sarılırlar. Günümüzde bu ön yargılar, derin düşünceleri anlamaktan çok uzakta, yüzeysel ve aceleci bir şekilde hüküm verir.

Zamanın hızı, modern insanın dikkatsizliğini ve sabırsızlığını körüklemekte. Kimsenin vakti yok ince şeyleri anlamaya, kimsenin sabrı yok derinlemesine düşünmeye. Bu yüzeysel yaklaşım, insanların birbirlerini anlama çabalarını, empatiyi ve karşılıklı saygıyı derinden zedeler. Derin düşünen ve hisseden insanlar, bu anlayışsızlık karşısında içlerine kapanır. Ve dışarıdan bakıldığında, bu içe kapanmışlık ukalalık olarak algılanır. Oysa ki, bu sadece bir savunma mekanizmasıdır; incinmiş ruhların kendini koruma çabasıdır.

Toplum, bireyleri anlamaktan ziyade yargılamaya meyilli. Zira yargılamak, anlamaktan daha kolaydır. Anlamak, emek ve çaba gerektirir. Derinlik ister, zaman ister. Fakat günümüz insanı, hızlı yargılarla tatmin olur. Bu hızlı yargılar, bireyin gerçekliğini gölgede bırakır. Yüzeyde kalan gözlemlerle yapılan yorumlar, ne yazık ki çoğu zaman hatalıdır.

Dostoyevski'nin de dediği gibi, insanlar seni çözemediklerinde ön yargılarına başvurur. Çünkü ön yargılar, anlamaktan daha az zahmetlidir. Birini gerçekten anlamak, onun derinliklerine inmeyi gerektirir. Fakat bu, pek çok insanın kaçındığı bir eylemdir. Derinlik korkutur, çünkü derinlik bilinmeyeni barındırır. Bilinmeyen ise, konfor alanından çıkarır. İnsanlar konfor alanlarını terk etmekten korkarlar. Bu yüzden, anlamak yerine yargılarlar.

İyi insanlar, incindiklerinde sessizleşirler. Bu sessizlik, dışarıdan bir kibir veya ukalalık olarak görülebilir. Fakat bu, sadece bir yanılgıdır. Bu sessizlik, derin bir düşünce ve duygu yoğunluğunun bir yansımasıdır. İnsanlar, bu derinliği fark edemezler, çünkü vakitleri yoktur. Her şeyin hızla tüketildiği bir dünyada, derin düşüncelere yer yoktur. Bu yüzden, yüzeysel yargılarla yetinirler.

Bu durum, toplumun geneline yayılmış bir hastalıktır. İnsanlar, birbirlerine karşı sabırsız ve anlayışsızdır. Herkesin bir acelesi var, herkesin bir koşturmacası. Bu hız, insanların birbirlerini anlamalarını engeller. Derin düşünmek, empati kurmak ve anlamak için durmak gerekir. Fakat durmak, modern insanın en büyük korkusudur. Durmak, zaman kaybı olarak görülür. Oysa ki, durup düşünmek, insanın en değerli eylemlerinden biridir.

Dostoyevski'nin sözleri, bu anlayışsızlığın bir eleştirisidir. İnsanlar, anlamadıkları şeylerden korkarlar ve bu korku, onları yargılamaya iter. Yargılamak, anlamaktan daha kolaydır çünkü. Anlamak, emek ister. İnsanlar, emek vermek istemezler. Bu yüzden, kolay olanı seçerler; yargılarlar, etiketlerler ve yollarına devam ederler.

İyi insanlar ise, bu yargılar karşısında daha da içlerine kapanırlar. Bu, bir kısır döngüdür. Anlaşılmadıkça içe kapanmak, içe kapandıkça daha fazla yanlış anlaşılmak. Bu döngü, insanları yalnızlaştırır. İyi insanlar, bu yalnızlıkta kendilerini bulurlar belki ama toplum, bu yalnızlığı anlamaz. Bu yalnızlık, dışarıdan kibir veya ukalalık olarak görülür. Oysa ki, bu sadece bir yanlış anlamadır.

Kimsenin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya. Bu, modern insanın trajedisidir. Herkes aceleci, herkes yüzeysel. Bu yüzeysellik, insan ilişkilerini derinden yaralar. İnsanlar birbirlerini anlamadan, yargılarlar. Bu yargılar, derin düşünen ve hisseden insanları daha da yalnızlaştırır. Bu yalnızlık, içe kapanmaya yol açar. Ve bu içe kapanma, dışarıdan yanlış anlaşılır.

Sonuç olarak, insanları anlamadan yargılamak, toplumun en büyük sorunlarından biridir. Derin düşüncelere ve duygulara yer olmayan bir dünyada, iyi insanlar içlerine kapanır. Bu kapanma, dışarıdan kibir olarak görülse de, aslında bir savunma mekanizmasıdır. İnsanları anlamak, yüzeyde kalmak yerine derinlemesine düşünmeyi gerektirir. Fakat günümüz insanı, bu derinliği göremeyecek kadar aceleci ve yüzeyseldir. Bu acelecilik ve yüzeysellik, insan ilişkilerini zedeler ve yalnızlığı artırır. Bu yüzden, anlamak için durup düşünmek gerekir. Çünkü, kimsenin vakti yoksa, kimse gerçekten anlayamaz.

Yorumlar