MügeVe..... Kadın Kadının Kurdudur - 2. yazı.... 3. yazı gelecek.....

 Kadın kadının kurdudur; bu ifade, kadim zamanlardan beri süregelen bir önyargının ve toplumsal bir algının yansımasıdır. Bu deyim, kadınların birbirlerine karşı kıskanç, düşmanca veya rekabetçi davranabileceklerini ima eder. Ne var ki, bu basit genelleme, kadınların toplumsal rolünü ve cinsiyetler arası ilişkileri anlamak ve açıklamak için oldukça yetersiz ve zararlıdır. Kadınlar arasındaki dayanışmayı ve iş birliğini göz ardı eden bu tür ifadeler, toplumsal cinsiyet eşitliği için verilen mücadeleyi baltalamaktadır.

Kadınlar, tarih boyunca toplumsal yapının temel taşlarından biri olmuştur. Ancak, genellikle erkek egemen toplum yapısının gölgesinde şekillenmiş ve kadınların potansiyellerini tam anlamıyla gerçekleştirmelerini engellemiştir. Bu noktada, kadınların zaman zaman birbirlerine destek olmak yerine, kişisel hırslarının ve kıskançlıklarının esiri olabileceklerini hatırlatmak gerekir. Toplumun bu dar bakış açısına rağmen, kadınlar arası dayanışma, iş birliği ve destek her zaman var olmuştur ve olmaya devam edecektir. Ama belki de bazıları için bu destek sadece bir peri masalıdır.

Kadınların birbirlerine karşı sergiledikleri olumsuz davranışlar, genellikle sistemik baskıların ve toplumsal normların bir sonucudur. Patriyarkal ( toplumda erkeklerin egemen olduğu, kadınların ise ikinci plana atıldığı bir yapıyı ifade eder. Patriyarkal sistem, güç, kontrol ve karar verme süreçlerinde erkeklerin ayrıcalıklı olduğu bir düzeni temsil eder.) yapıların içinde yetişen kadınlar, genellikle erkeklerin belirlediği standartlara göre değerlendirilir ve birbirleriyle rekabet etmek zorunda bırakılırlar. Bu durum, kadınlar arasında zaman zaman kıskançlık yaratır. Tabii, bazılarının rekabeti seven ruhları da bunda etkili olabilir. Ancak, bu olumsuzluklar, kadınların doğasından değil, içinde bulundukları sosyal yapıdan kaynaklanmaktadır.

Toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi, kadınların bu tür önyargılardan ve sınırlamalardan kurtulmasını hedefler. Kadın hareketleri, feminizm ve kadın hakları savunuculuğu, bu dayanışmanın örnekleridir. Ama bazen dayanışmanın anlamını tam olarak kavrayamayanlar da çıkabilir. Tarihte ve günümüzde, kadınlar arasındaki iş birliği ve dayanışma, büyük toplumsal dönüşümlerin kapısını aralamıştır.

Kadınlar, birbirlerine yol gösterdiğinde, destek verdiğinde ve ilham olduğunda, toplumsal yapının daha adil ve eşitlikçi bir hale gelmesi mümkün. İş yerlerinde, evde, sosyal hayatta kadınlar, birbirlerine alan açtıklarında ve birbirlerinin başarılarını kutladıklarında, toplumun her alanında pozitif değişimler görülecektir. Ancak, bazılarının başarıları sadece kendi gözünde büyük olabilir.

Kadınların politikada daha fazla yer alması, daha kapsayıcı ve adil politikaların oluşturulmasına katkıda bulunur. Eğitimde fırsat eşitliği, kadınların bilim, teknoloji, gibi alanlarda daha fazla yer almasıyla, inovasyon ve gelişmenin önünü açar. Tabii, her zaman inovasyon yapmayı başaranlar da vardır, başaramayanlar da.

Toplumsal cinsiyet eşitliği, sadece kadınların haklarını savunmakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal yapıların daha demokratik, adil ve kapsayıcı olmasını sağlar. Kadınlar, toplumun her alanında daha fazla temsil edildiğinde, toplumsal cinsiyet normları da değişime uğrar. Erkekler ve kadınlar arasındaki güç dengesi daha eşit hale geldiğinde, tüm bireyler için daha özgür ve adil bir yaşam mümkün olur. Ama belki de bazıları bu güç dengesi değişimini sadece kendi lehine görür.

Kadınların kadınlara yaptıkları, sadece olumsuzluklarla sınırlı değildir. Birçok kadın, başkalarına ilham kaynağı olmuş, mentorluk yapmış ve desteklemiştir. Sosyal hareketlerde kadınlar, birlikte çalışarak haklarını savunmuş ve değişimler gerçekleştirmeye çalışmışlardır.

Kadın dayanışması, sadece bireysel değil, aynı zamanda kolektif olarak da güçlü bir araçtır. Kadın örgütleri ve feminist hareketler, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinde önemli rol oynamaktadır. Bu hareketlere katılın, çünkü bu hareketler kadınların karşılaştığı sistemik engelleri aşmalarına yardımcı olur ve toplumsal dönüşüm için bir platform sağlar.

Kadınlar arasındaki dayanışma ve iş birliğinin en güzel örneklerinden biri, #MeToo hareketidir. Bu hareket, kadınların seslerini birleştirerek cinsel taciz ve istismara karşı bir duruş sergilemelerini sağladı. Dünya çapında milyonlarca kadın, yaşadıkları deneyimleri paylaşarak, toplumsal farkındalığı artırdı ve yasal değişikliklerin önünü açtı. Bu tür hareketler, kadınların birbirlerine olan desteğinin ve dayanışmasının ne kadar güçlü olduğunu gösterir. Ancak ne yazık ki, her ülkede her kültürde kadınlar arasındaki bu dayanışma her zaman yeterli düzeyde değildir ve birçok kadın, toplumsal baskılar ve önyargılar nedeniyle birbirlerine düşman hale gelebilir.

"Kadın kadının kurdudur" ifadesi, kadınlar arasındaki ilişkileri tanımlamak için yetersiz ve yanlıştır. Ancak, bu ifadenin altında yatan gerçeklik, kadınların toplumsal yapılar ve baskılar nedeniyle birbirlerine zarar verebilecekleri gerçeğidir. Kadınların birbirlerine yaptıkları olumsuzluklar, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinde büyük engeller oluşturmakta ve kadınların tam potansiyellerine ulaşmalarını zorlaştırmaktadır. Kadınlar, birbirlerine destek olmak ve dayanışma içinde hareket etmek yerine, birbirlerine zarar vermeye devam ederlerse, toplumsal cinsiyet eşitliği hedefi hiçbir zaman tam anlamıyla gerçekleştirilemeyecektir. Ne yazık ki, bu noktada kadınların kendi aralarındaki çekişmeler ve düşmanlıklar, kadın hareketinin en büyük engeli olmaya devam etmektedir.

Sevgilerimle.....

Yorumlar