Bugün 1 Mayıs.
Ben, emeğin yalnızca bir ücret değil; onur, kimlik ve yaşam anlamı olduğunu düşünen bir insanım.
Her sabah aynı otobüse binen, çocuğunu uykusunda bırakıp işe yetişmeye çalışan kadınları; sabahın ayazında moloz yığınlarının üstünde ekmek parası arayan gençleri; bir fabrikada yıllarca çalışıp emekliliğini göremeyen babaları düşünüyorum. Düşünüyorum çünkü ben, onların yanında yürüyorum. Onlar gibi geçim derdindeyim. Onlar gibi alın terimin karşılığının bir rafta, bir fatura tutarında eridiğini görüyorum.
Bir çocuğun işçiliği, bir çocuğun çocukluğunu çalar. Dünya genelinde yaklaşık 160 milyon çocuk işçi var. UNICEF ve ILO'nun verilerine göre her 10 çocuktan 1’i çalışmak zorunda. Oysa biz biliyoruz ki, çocuklar oyun oynamalı, okula gitmeli, düş kurmalı. Hayatlarını henüz başlamadan yoran sistemleri sessizce izlemek, en çok da vicdanlarımızı yoruyor.
Bir başka acı: İşçi ölümleri. Her yıl binlerce insan, alınmayan önlemler yüzünden hayatını kaybediyor. Türkiye'de sadece 2023 yılında 1.932 işçi iş kazalarında yaşamını yitirdi. O insanlar birer sayı değil, birinin kardeşi, annesi, eşi, evladıydı.
Benim içim acıyor. Çünkü bu ölümler “kader” değil; ihmalin, görmezden gelmenin, emeğe duyarsızlığın sonucu.
Ve eşitlik... Kadınlar aynı işi yapmalarına rağmen dünya genelinde erkeklerden ortalama %20 daha az maaş alıyor. Üstelik yönetici pozisyonlarında kadın oranı hâlâ oldukça düşük. Kadınlar yalnızca işe değil; önyargılara, cam tavanlara, sessiz ayrımcılıklara da karşı savaşıyor.
Ben tüm bunları bir öfkeyle değil, bir çağrıyla yazıyorum. Çünkü biliyorum ki çözüm duyguda, empatiyle atılan adımlarda başlıyor.
Ülkemde ve dünyada ücretler, her geçen gün enflasyon karşısında eriyor. Alım gücümüz düştükçe yalnızca cüzdanlarımız değil, hayallerimiz de küçülüyor. Birçok emekçi, ay sonunu getirebilmek için ikinci bir işte çalışıyor, bazıları çocuğuna süt almakla faturayı ödemek arasında bir seçim yapmak zorunda kalıyor.
Bu yazıyı bir suçlama olarak değil, bir hatırlatma olarak yazıyorum. İnsana, emeğe, yaşama değer vermemiz gerektiğini hatırlatmak için…
Emeğin onurunu yüceltmeden, adaleti konuşmadan, insanca yaşamı talep etmeden ilerleyemeyiz.
1 Mayıs, yalnızca bir bayram değil; ortak vicdanın, ortak umudun günüdür.
Ben bugün, bir eğitimci, bir anne, bir emekçi olarak tüm kalbimle eşitlik, güvenlik ve insanca yaşam hakkı diyorum.
Herkes için.
Yorumlar
Yorum Gönder